Abel’e Göre Benzeşim Modelleri

 

Geçmişten günümüze yeryüzünde tüm mimarlık ürünleri temsil ettiği düşüncenin ve inancın ifadeleri olarak, tasarımcının benzer yöndeki inanç ve düşüncelerini ortaya koyduğu bir model görevi görmektedirler. Abel’in (1988), benzeşim modelleri olarak tanımladığı bu, çeşitli bina imajları, günümüzün çoğulculuk anlayışı içinde farklı biçimlerin oluşturulmasında kullanılabilen bir görsel model ve güçlü bir ilham kaynağı olmaktadırlar. Bunlar: Ruhani Modeller, Klasik Modeller, Askeri Modeller, Ütopik Modeller, Organik Modeller, Mekanik Modeller, Artistik Modeller, Anlamsal Modeller, Ticari Modeller, Kimlik İfade Eden Modeller, Mimarsız Mimari Modelleri’dir ve daha da çoğaltılmaları mümkündür. 

1.8.2.1. Ruhani Modeller  

İnsanın kendisi ile evren arasındaki ilişkiyi sembolize ettiği dini binalar en eski ruhani modellerdir. Mimarın bu modelleri yorumlaması tabii ki çoğu kez kendi dini inançları kapsamında olmaktadır. Gotik katedralin üçlü nef karakteri, bunun binanın kesitine yansıyarak  gözü yukarı, Allah’a  doğru yönelten dikey iç mekan kurgusunu oluşturması ve bu mekanı mistik ışıkla değiştiren renkli camlı büyük pencereler, tasarımcının özellikle dini bina tasarımında kaçınılmaz örnek olarak başvurduğu bir modeldir. Katedrallerin ortaçağ yerleşmesinde, etrafını saran diğer binalarla birlikte konumu da başka bir imaj bütünü ve görsel model oluşturmaktadır. Benzer durum camiler için de geçerlidir. Yerleşmiş bir cami imajından dolayı aynı mekansal özelliklere sahip fakat farklı bir dış kabuğu olan camiler yapmak tasarımcı için kolay olmamakta ve toplum tarafından da kolay kabul görmemektedir. Bazı küçük köy camilerinin dış biçimlenmesi alışılmışın dışında sade, basit bir ev gibi olmasına rağmen pencerelerinin ısrarla kemerli olması çok anlamlıdır.  

2. Klasik Modeller 

Batılı mimarlar antik Yunan ve Roma medeniyetinin, batı kültürünün doruğu olduğu varsayımı ile bugünün o kadar da mükemmel olmayan dünyasında yeniden öğrenilmesi ve yaşatılması gerektiğine inanırlar. 

Klasik model, Avrupa Rönesansı’nda da rağbet görmüş, ruhani modelin tanrı-merkezci Kavramının karşıtı olan insan-merkezci kavramı temsil etmiştir. Estetiğin ölçü ve orana bağlı akılcı kurallarla sağlandığı antik çağ modelleri tasarımcı için salt bir görsel model olmaktan öte hazır bir estetik reçete görevi de görürler. 

Yunan mimarisindeki plastik biçimlenme ve bunun doğa içindeki özgür konumuna karşın Roma mimarisindeki iç mekan kurgusu günümüz tasarımcılarının da yararlandığı modellerdir. Corbusier’in Garches evinde -plan kurgusu ve proporsiyon sistemi- ile ve Savoie villasında -doğadaki serbest konumu ile- Palladio’nun klasik villalarından etkilendiği öne sürülmektedir. Bazı eleştirmenlere göre Norman Foster, Sainsbury Centre de binanın doğadaki konumu ve sonsuz bir portigi anımsatan biçimlenmesi ile klasik modellerden esinlenmiştir. Modern sonrası yaklaşımlarda da klasik zevk ve proporsiyona fazla duyarlı olmadan klasik modellerin baştacı edildiği gözlenmektedir. 

3. Askeri Modeller 

Savunma amacıyla kurulan şehirler ve şehirlere bu amaçla yapılan ilaveler -duvarlar, kaleler v.s.- eski çağdan beri medeniyet göstergesi olarak kabul edilmiştir. Askeri otoritenin hakim olduğu toplumlarda mimarın tasarımını kaçınılmaz olarak etkileyen bu modellerin hiç bir estetik değerleri olmadığı da söylenemez. Günümüzde kompact, katı form içinde hapsolmuş, içe dönük avlu ve kütlelerin burçlar, kuleler, v.b. bitirmelerle kazandığı etkileyici silüet belirleyici kentsel imaj oluşturma yaklaşımlarında oldukça işe yaramaktadır. Louis Kahn’ın, Philadelphia’daki Richards Tıp Merkezi ve Hanning Larsen’in Riyad’daki Dış İşleri Bakanlığı binalarının tasarımlarında askeri modellerin etkili olduğu öne sürülmektedir.           

4. Utopik Modeller

Mimarlık ve şehircilikte ütopya, bugünün hasta ve çelişkili dünyasındaki sorunları en mükemmel şekilde çözerek geleceğin kusursuz dünyasına hazırlanma düşüncesidir. ‘İdeal toplum’ yaklaşımı ütopik modelleri klasik modellere yaklaştırsa da, klasik modellerin geçmişe, diğerlerinin geleceğe yönelik oldukları, bağlı olarak ta tutucu olmaktan çok ilerici oldukları ortadadır. Ne var ki, çoğu ütopik mimarlar, antik çağın küp, koni küre, silindir, piramit gibi tarafsız ve asal formlarına ilgi duymuşlar ve onları prototip olarak almışlardır. Bu bilinmeyenin tasavvur edilmesindeki tek geçerli eğilimin geometri, soyut akılcılık olduğunu göstermektedir.

5. Organik Modeller   

Bütün organik varlıklar, yaşadıkları çevrenin canlı ve cansız özelliklerine uyum yaparak evrimlerini tamamladıkları teorisinden hareketle bina ile doğal çevresi arasındaki köklü bir ilişkinin olması gerektiği öne sürülmektedir. Benzer biçimde, fonksiyona uyumun üstünde durularak, insan vücudunda olduğu gibi, bütün parçaların tek tek, üstlendikleri işlevi en iyi bir şekilde başarmak üzere biçimlendikleri ve bütünü oluşturmak üzere bir araya geldikleri örnek verilmekte ve binanın bütün parçalarının organik bir bütünde birleşmesi önerilmektedir. 

Mimari biçimin belli bir yer ve yaşam biçiminin karakterlerine uyumunu örnekleyen organik modellerden esinlenmek eğiliminde olan mimarlar daha çok geleneksel kültürlerin özgün mimarilerine rağbet etmektedirler. 

6. Mekanik Modeller 

Bu benzeşim modellerine daha sonra Peter Collins’in Analoji Sınıflaması bölümünde “Mekanik Analojiler” başlığı altında değinilecektir. 

7. Artistik Modeller 

Mimarinin bir yönüyle de sanat ağırlıklı olması ve Michelangelo, Corbusier gibi bazı önemli mimarların mimarlıklarının yanısıra ressam ve heykeltraş da olduklarının bilinmesi, mimari biçimlendirme çalışmalarına resim ve heykel türünde görsel bir kompozisyon oluşturma eğilimi olarak yansımıştır. Corbusier, Chandigarh devlet komplekslerinin tasarımı ile birlikte kendisinden mimari heykeltraş olarak söz etmiştir. 

Modernist hareket, avand-garde soyut resim ve heykelden De-stijl ile etkilenmiştir. Mimari biçimi salt sanat ürünü olarak gören bir yaklaşımla, yüzeylerin ve çizgilerin soyut kompozisyonu, mobilya ve bina tasarımında görsel model işlevi görmüştür.    

8. Anlamsal Modeller 

Post-modernizm, modernizimin eleştirisiyle başlayarak modernizmdeki soyut dili herkesin anlamadığını öne sürer ve ‘mimari, kullanıcısıyla daha fazla iletişim kurmalıdır’ der, bunun için tasarımcının, herkesin anlayacağı dili kullanmasını önerir. Kilisenin, kulesi ve mihrabından tanınmasında olduğu gibi bütün binaların metafor olması gerektiğini öne sürer. Bir anlamda, binanın dış görünüşü ile ilgili bir ‘ifadecilik’ olan bu yaklaşımın temelini modernist mimari içinde de bulmak mümkündür. Daha önce sözü edilen Kennedy Hava Terminali ve Sydney Opera Binası bunun en açık örnekleridir. 

9. Ticari Modeller   

Post-modernistler, kent merkezlerinin ve kent dışındaki alanların, günün otomobil merkezli hızlı hayatına göre, mimarların çok ta bilinçli bir katkısı olmadan nasıl biçimlendikleri üzerinde dururlar. Onlara göre bugünün Amerikan şehri, ortaçağ İtalyan şehirleri ve Romantik Avrupa şehirlerinden çok farklıdır. Amerikalı’nın hayatı şehir dışı bahçeli tek ev ile şehir merkezi arasında otoyolda geçmekte, yemeğini ve alışverişini bu güzergahtaki merkezlerde yapmaktadır. Dolayısıyla bu binalar otoyoldan süratli geçen bir göze kendini ifade etmenin en iyi yolunu bulmuşlardır. Bu açıdan bakıldığında, işaretler, ışıklı tabelalar, yazılar, reklam panoları, hatta bazen binanın, sattığı tüketim maddesine benzer biçimlenişinin (sosis şeklinde sandviç büfesi, ördek şeklinde ördek eti satılan lokanta, vb.) yadırganmaması gerektiği öne sürülür. 

10. Kimlik İfade Eden Modeller     

Modernist hareketle yayılan bilim ve akılcılığın belirleyici olduğu uluslar arası kültürün ortaya koyduğu biçimlere karşı tepki, özgün yöresel kültür çeşitliliğinin yokolduğu görüşünü öne sürer. Organik modellerde olduğu gibi yöresel kültürlerin geleneksel ve özgün mimari biçimleri tasarımcıların biçim kaynağını oluşturur. Yöresel ve geleneksel mimarinin geniş çapta incelenmesi sonucunda bu eğilimlerin iki grup oluştuğu gözlenir. Birincisi, eski binaları yıkmak ve yenisini yapmak yerine restore ederek korumak gibi çok olumlu bir yaklaşım, diğeri yeniye eski görüntüsü vermek gibi aldatıcı bir yaklaşımdır. 

11. Mimarsız Mimarlık Modelleri  

Yöresel mimarlık örnekleri, kullanıcının istekleri doğrultusunda zamanla değişebilme ve gelişebilme özelliklerinin ifadesi olan biçimleriyle tasarımcıların kullandığı görsel modellerden biridir. Bunlar, mimar olmayan tasarımcının, kullanıcı ve ustanın gereksinmeler uyarınca eldeki olanakları kullanarak geliştirdikleri denenmiş, bilinen çözümlerdir. Zaman içinde ailenin olanakları çerçevesinde gelişip, değişerek çoğu kez bitmemiş görüntüsü verirler. 

Alışık bir estetik değer taşımadıkları için de tasarımcıların fazla rağbet etmedikleri modellerdir. Az gelirli konut tipinin çözümleri arasında önemli yeri olan bu yaklaşım, mimarların bilimsel çalışmalarında oldukça fazla uğraştıkları bir alandır. Ülkemizde de bu türün bir örneği olan gecekondu konutlar önemli bir araştırma alanıdırlar.